AİLE HUKUKU DERSİ İÇİN ÖRNEK YARGI KARARLARI
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/11315
K. 2012/16191
T. 27.6.2012
• MANEVİ TAZMİNAT ( Nişanın Bozulmasından Dolayı Salt Üzüntü
Duyduklarını İddia Ederek Davacı Nişanlının Anne ve Babasının Davalı Nişanlıdan
Tazminat İsteyemeyeceği )
• NİŞANIN BOZULMASI ( Sebebiyle Salt Üzüntü
Duyduklarını İddia Ederek Davacı Nişanlının Anne ve Babasının Davalı Nişanlıdan
Tazminat İsteyemeyeceği - Manevi Tazminat Davası )
• KUSUR ( Davalı Olan Nişanlı Tarafın Kaçtığı Kişinin
Tazminatla Sorumlu Tutulamayacağı - Nişanın Bozulmasından Dolayı Manevi
Tazminat İstemi )
ÖZET : Nişanın bozulmasından dolayı manevi
tazminatı, kusursuz olan nişanlı, kusurlu olan nişanlıdan isteyebilir. Nişan
ilişkisi yalnızca nişanlanan taraflar arasında meydana gelir, bu nedenle
nişanın bozulmasının manevi sonuçları da yalnızca bu taraflar arasında etkisini
gösterir. Nişanın bozulmasından dolayı salt üzüntü duyduklarını iddia ederek
davacı nişanlının anne ve babası, davalı nişanlıdan manevi tazminat
isteyemeyeceği gibi, diğer davalı olan nişanlı tarafın kaçtığı kişi de manevi
tazminatla sorumlu tutulamaz.
“”””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2013/17244
K. 2014/1220
T. 29.1.2014
• NİŞANIN BOZULMASINDAN KAYNAKLANAN TAZMİNAT ( Davacının Davalı ile Kendi
Rızası İle Cinsel Birliktelik Yaşadığı Anlaşıldığından Manevi Tazminatın
Belirlenmesinde Bu Hususun da Dikkate Alınacağı )
• MADDİ TAZMİNAT ( Nişanın Bozulmasından Kaynaklanan - Mahkemece Hükmedilen
Maddi Tazminat Miktarının Nasıl Belirlediği Hangi Delilleri Esas Aldığı Karar
Gerekçesi Açıklanmamasının İsabetsiz Olduğu/Nişan Nedeniyle Yapılan
Harcamaların Tespit Edilmesi Gerektiği )
• NİŞANLI İKEN CİNSEL BİRLİKTELİK YAŞAMA ( Nişanın Bozulmasından
Kaynaklanan Maddi ve Manevi Tazminat - Davacının Davalı ile Kendi Rızası İle
Cinsel Birliktelik Yaşadığı/Manevi Tazminatın Belirlenmesinde Bu Hususun da
Dikkate Alınacağı )
• MANEVİ TAZMİNAT ( Nişanın Bozulması Nedeniyle - Davacının Davalı ile
Kendi Rızası İle Cinsel Birliktelik Yaşadığı ve Nişanın Bozulma Şekli Davacının
Olaydan Etkilenme Derecesi Olayın Özellikleri ve Ekonomik Olgular Gözetilerek
Karar Verileceği )
• CİNSEL BİRLİKTELİK ( Nişanın Bozulmasından Kaynaklanan Tazminat -
Davacının Davalı ile Kendi Rızası İle Cinsel Birliktelik Yaşadığı
Anlaşıldığından Manevi Tazminatın Belirlenmesinde Bu Hususun da Dikkate
Alınacağı )
4721/m.4,121
ÖZET : Dava, nişanın bozulmasından kaynaklanan maddi-manevi tazminat
istemidir. Tarafların yaklaşık 4 yıl nişanlı kaldıkları, nişanlı kaldıkları
süre içerisinde cinsel birliktelik yaşadığı, davacının bu nedenle yaşamış
olduğu bölge de dikkate alınarak evlilik şansını yitirdiği ve manevi zarara
uğradığı ileri sürülerek manevi tazminat talebi bulunmaktadır. Davacı-karşı davalının davalı-karşı davacı ile kendi rızası ile birlikte olduğu anlaşıldığından manevi tazminatın belirlenmesinde bu hususun da dikkate alınması gerekmektedir. Nişanın bozulma şekli, davacının ( karşı davalı ) olaydan etkilenme derecesi, olayın özellikleri, ekonomik olgular gözetilerek mahkemece davacı ( karşı davalı ) için takdir edilen 30.000,00 TL manevi tazminat miktarı fazla bulunmuş, mahkemece daha düşük miktarda manevi tazminata hükmedilmesi için hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
“”””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/14528
K. 2008/17279
T. 20.10.2008
• NİŞANIN BOZULMASI ( Maddi ve Manevi Tazminat -
Altınlar ve Cep Telefonu Dışındaki Taleplerin Reddi Gerekirken Yanılgılı
Değerlendirme Sonucu Mutad Eşyaların Bedelinin de Tahsiline Karar Verilmesi
Doğru Görülmediği )
• MADDİ TAZMİNAT ( Nişanın Haksız Bozulması Nedeniyle
- Altınlar ve Cep Telefonu Dışındaki Taleplerin Reddi Gerekirken Yanılgılı
Değerlendirme Sonucu Mutad Eşyaların Bedelinin de Tahsiline Karar Verilmesi
Doğru Görülmediği )
• MANEVİ TAZMİNAT ( Nişanın Bozulması Yönünden Kişilik
Hakları Saldırıya Uğrayan Taraf Diğer Taraftan Uygun Miktarda Bir Para
Ödenmesini İsteyebileceği - Sırf Nişanın Bozulması Nedeniyle Manevi Tazminata
Hükmedilemeyeceği )
• KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRIDA BULUNULMASI ( Nişanın
Bozulması Nedeniyle Saldırıya Uğrayan Taraf Diğer Taraftan Uygun Miktarda Bir
Para Ödenmesini İsteyebileceği - Sırf Nişanın Bozulması Nedeniyle Manevi
Tazminata Hükmedilemeyeceği )
ÖZET : Davada, davalı tarafından nişanın
haksız bozulması nedeniyle evlilik olacağı inancı ile yapılan harcamalar
karşılığı maddi ve üzüntüsü karşılığında da manevi tazminat talep edilmiştir.
Dairemizin
bozma ilamına uyan mahkemece tam olarak bozma gerekçelerine uyulmamıştır.
Altınlar ( yüzük,kolye ) ve cep telefonu dışındaki taleplerin reddi gerekirken,
yanılgılı değerlendirme sonucu mutad eşyaların bedelinin de tahsiline karar
verilmesi doğru görülmemiştir. Nişanın bozulması yönünden, kişilik hakları
saldırıya uğrayan taraf, diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda
bir para ödenmesini isteyebilir ise de; manevi tazminat şartlarının oluşup
oluşmadığı tartışılmadan sırf nişanın bozulması nedeniyle manevi tazminata
hükmedilmesi bozmayı gerektirmiştir.
“”””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/10899
K. 2008/16590
T. 13.10.2008
• NİŞANIN BOZULMASI ( Resmi Nikahın Yapılacağı İnancı İle Nişanlısından
Hamile Kalan Davacı - Terkedilmesinin Namus ve Şeref Duygularını
Zedeleyeceği/Manevi Tazminat İsteminin Kabulü Gereği )
• MANEVİ TAZMİNAT ( Nişanın Bozulması Nedeniyle - Resmi Nikahın Yapılacağı
İnancı İle Nişanlısından Hamile Kalan Davacının Terkedilmesinin Namus ve Şeref
Duygularını Zedeleyeceğinden İstemin Kabulü Gereği )
• HAMİLE BIRAKARAK TERKEDEN NİŞANLI ( Resmi Nikahın Yapılacağı İnancı İle
Hamile Kalan Davacının Namus ve Şeref Duygularının Zedeleneceği/Manevi Tazminat
İsteminin Kabulü Gereği )
4721/m.121
ÖZET : Yaşanan tartışma sonucunda davacının davalı tarafından
hırpalanarak yurduna bırakıldığı, ertesi gün de özel eşyalarının yurda
gönderilmek suretiyle nişanın davalı tarafından haksız olarak bozulduğu, resmi
nikahın yapılacağı inancı ile nişanlısından hamile kalan davacının bu şekilde
terkedilmesinin de onun namus ve şeref duygularını zedeleyeceği gözetilerek,
tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile olayın özelliğine göre uygun bir
miktar tazminata hükmedilmesi gerekir.
“”””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/7390
K. 2008/10283
T. 5.6.2008
• NİŞANIN BOZULMASI NEDENİYLE TAZMİNAT ( Bağımsız Davalı Tanık Beyanları ve
Bunu Doğrulayan Davacının Annesinin Beyanı Diğer Tanık Anlatımları Karşısında
Daha Tutarlı Tarafsız ve Samimi Olduğundan İddianın Kanıtlanamadığı - Manevi
Tazminat İsteminin de Reddi Gerektiği )
• MANEVİ TAZMİNAT İSTEMİ ( Nişanın Bozulması Nedeniyle - Davacının
Annesinin Beyanı Diğer Tanık Anlatımları Karşısında Daha Tutarlı Tarafsız ve
Samimi Olduğundan İddianın Kanıtlanamadığından İstemin Reddi Gerektiği )
• TANIK BEYANI ( Nişanın Bozulması Nedeniyle Tazminat - Bağımsız Davalı
Tanık Beyanları ve Bunu Doğrulayan Davacının Annesinin Beyanı Diğer Tanık
Anlatımları Karşısında Daha Tutarlı Tarafsız ve Samimi Olduğundan İddianın
Kanıtlanamadığı - Manevi Tazminat İsteminin de Reddi Gerektiği )
4721/m.121
ÖZET : Dava, nişanın bozulması nedeniyle maddi ve manevi tazminat
istemidir. Davacı tarafın, davalının önceki evliliğini bilerek evlendiğini,
zira davacının kız kardeşi ile davalının arkadaş olup nişanın gerçekleşmesine
onun vesile olduğunu açıklamışlardır. Bu durumda bağımsız davalı tanık
beyanları ve bunu doğrulayan davacının annesinin beyanı diğer tanık anlatımları
karşısında daha tutarlı, tarafsız ve samimi olduğundan üstün tutularak iddianın
kanıtlanamadığı gözetilip manevi tazminat isteminin de reddine karar
verilmelidir. DAVA : Dava dilekçesinde toplam 10.000 YTL nişanın bozulması nedeniyle maddi- manevi tazminatın masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın maddi tazminat yönünden reddi, manevi tazminatın kısmen kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davada, davalının önceki evlilik ve boşanmasını gizleyerek ( yalan söyleyerek ) davacıyla nişanlandığı bu durumun sonradan ele geçirilen mektupla öğrenildiği, böylece nişanın haklı olarak bozulduğu, davalının yanlış tutum ve davranışları nedeni ile nişanın bozulduğu, davacının üzüntü duyduğu, nişan nedeniyle bir takım masraflar yaptığı ileri sürülerek, 9.160 YTL manevi, 840,00 YTL maddi tazminat istenilmiş; mahkemece maddi tazminat isteminin reddine, manevi tazminatın ise kısmen kabulü ile 4000,00 YTL nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
TMK.nun 121. md. göre; "Nişanın bozulması yönünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir."
Somut olayda, tarafların her ikisinin de nişan öncesinde başkası ile evlenip boşandığı davacının şoför, davalının ev hanımı olduğu belirlenmiştir. İddia, davalının önceki evliliğini gizleyerek yalan söyleyip nişanın gerçekleşmesini sağladığı olgusuna dayanmaktadır.
Dinlenen davacı tanıklarından davacının babası ve teyzesi iddiayı doğrulamış, buna karşın davacının annesi ise davalının evlenip boşandığını önceden bildiklerini ancak, önceki kocasının davalı ile ilgisini sürdürdüğünü öğrendiklerini ifade etmiş, bağımsız davalı tanıkları ise, davacı tarafın, davalının önceki evliliğini bilerek evlendiğini, zira davacının kız kardeşi ile davalının arkadaş olup nişanın gerçekleşmesine onun vesile olduğunu açıklamışlardır. Bu durumda bağımsız davalı tanık beyanları ve bunu doğrulayan davacının annesinin beyanı diğer tanık anlatımları karşısında daha tutarlı, tarafsız ve samimi olduğundan üstün tutularak iddianın kanıtlanamadığı gözetilip manevi tazminat isteminin de reddine karar verilmesi gerekirken kısmen de olsa kabulü yönünde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Ayrıca, davalı vekili vekaletnamesini ibraz edip duruşmaya katıldığı halde, karar başlığında davalı vekili olarak yazılmamış olması ( HUMK. md. 388/2 ) reddedilen kısım gözetilerek davalı taraf lehine avukatlık ücretine hükmedilmemiş olması bozmayı gerektirmiştir.
Bunların dışında, mahkemece; yasal bağlamda gerekçe oluşturulmadan karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı görülmüştür ( AY. mad. 141; HUMK. vd. 388/3 ).
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 05.06.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
“”””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2007/1442
K. 2007/1598
T. 12.2.2007
• NİŞANIN HAKSIZ OLARAK BOZULMASI ( Sadece Hediyelerin
İadesi Değil Bundan Doğan Maddi ve Manevi Zararların da İadesi Gerektiği )
• MADDİ TAZMİNAT ( Nişanın Haksız Olarak Bozulması
Halinde İstenebileceği )
• MANEVİ TAZMİNAT ( Nişanın Haksız Olarak Bozulması
Halinde İstenebileceği )
• HEDİYELERİNİN İADESİ ( Nişanın Haksız Olarak
Bozulması Halinde Sadece Hediyelerin İadesi Değil Bundan Doğan Maddi ve Manevi
Zararların da İadesi Gerektiği )
ÖZET : Dava, nişanın haksız olarak
bozulmasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Nişanın
bozulmasının sonuçları sadece alışılmışın dışındaki hediyelerin iadesine
ilişkin olmayıp, haklı bir sebep olmaksızın nişanın bozulması halinde, bundan
zarar gören taraf kusurlu olan diğer taraftan maddi ve manevi tazminat da
isteyebilir. Bu nedenle mutad nişan hediyerinin iadesi dışındaki taleplerin
genel mahkemede görülebileceğine ilişkin gerekçe de yerinde değildir.
DAVA : Dava dilekçesinde nişanın haksız
olarak bozulmasından kaynaklanan toplam 39.544 YTL alacak ile maddi ve manevi
tazminatın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir.
Mahkemece davanın asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiği gerekçesi ile
görevsizlik kararı verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz
isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar
okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davada, tarafların 2000 yılından
2004 yılı Eylül ayı sonuna kadar evlenme vadiyle hazırlıklar yaparak nişanlı
kaldıkları, ancak komiser olan davalının başka bir polis memuru bayanla
ilişkiye girmesi nedeniyle yanların ayrıldıkları, polis memuru bayanın davacıyı
işyerinde taciz etmesi sonucunda davacının işten de çıkarıldığı, bu nedenle hem
maddi hem de manevi anlamda büyük bir çöküntü yaşadığı ileri sürülerek,
20.000,00 YTL manevi ve 1.000 YTL maddi tazminat ile davacının çeşitli
nedenlerle davalıya verdiği 18.544,00 YTL alacağın tahsili istenilmiştir.
Mahkemece;
yanlar arasındaki ilişkinin nişan olduğuna dair herhangi bir delil bulunmadığı,
nişan olduğu kabul edilse dahi mutad nişan hediyelerinin iadesi ile ilgili bir
tazminat talebinin bulunmadığı, normal genel mahkemede görülmesi gereken
tazminat niteliğinde olduğu, Aile Hukukunu ilgilendirmediği gerekçesi ile
görevsizlik kararı verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
TMK'nun 118. maddesi uyarınca nişanlanma; karşılıklı evlenme
vaadi içeren aile hukukuna özgü bir sözleşmedir. Nişan sözleşmesi birbiriyle
evlenmek isteyen kadın ve erkeğin bu husustaki iradelerini açıklamalarıyla
meydana gelir. Taraflar iradelerini şekle bağlı veya üstü örtülü olarak
açıklayabilirler. Evlenme vaadi açık olmadığı takdirde hangi sözlerin ve
davranışların buna delalet edeceği çevrede hakim olan telakkilere, tarafların
kişisel durumlarına ve bağlı oldukları sosyal tabakaya göre belirlenir.
Bununla
beraber nişanlanmadaki sınırsız serbesti “nişan” ile evliliğin amaçlanmadığı
diğer ilişkiler arasındaki farkı da ortadan kaldırmamalıdır. Bu nedenle “iki
tarafın evlenme vaadini içeren karşılık iradelerinin açıklanmış olunması”
hususu mahkemece araştırılmalıdır.
Nişanlanma
sözleşmesinin varlığını ileri süren taraf bunu ispat ile yükümlü ise de; somut
olayda davalının Birleşmiş Milletler Barış Gücü personeli olarak Kosovada görev
yaptığı sırada yanına gelen davacıyı resmi olarak doldurup imzaladığı formda
“fiance” yani “nişanlı” olarak gösterdiği anlaşılmaktadır.
O halde,
mahkemece davalı taraftan buna ilişkin delilleri sorulup yöntemince
araştırılarak ( ilişkinin süresi bulundukları sosyal çevre ile aile ve arkadaş
ilişkilerinde kendilerini ne şekilde tanıttıkları incelenmek suretiyle ) yanlar
arasındaki ilişkinin niteliği belirlendikten sonra bir karar verilmesi
gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
Kabule göre
de; nişanın bozulmasının sonuçları sadece alışılmışın dışındaki hediyelerin iadesine
( TMK md.122 ) ilişkin olmayıp, haklı bir sebep olmaksızın nişanın
bozulması halinde TMK nun 120 ve 121. maddelerine göre bundan zarar gören taraf
kusurlu olan diğer taraftan maddi ve manevi tazminat da isteyebilir. Bu nedenle
mutad nişan hediyerinin iadesi dışındaki taleplerin genel mahkemede
görülebileceğine ilişkin gerekçe de yerinde değildir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan
esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz
itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz
harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 12.02.2007 tarihinde oybirliğiyle
karar verildi.
“””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2006/3-533
K. 2006/566
T. 20.9.2006
• MANEVİ TAZMİNAT TALEBİ ( Nişanın Bozulması Nedeniyle Doğal Olan Üzüntü ve
Menfaat İhlali Manevi Tazminata Esas Alınamayacağı - Kanun Kişilik Hakkının
Saldırıya Uğramasını Aradığı )
• NİŞANIN BOZULMASI ( Doğal Olan Üzüntü ve Menfaat İhlali Manevi Tazminata
Esas Alınamayacağı - Kanun Kişilik Hakkının Saldırıya Uğramasını Aradığı )
• ÜZÜNTÜ VE MENFAAT İHLALİ ( Nişanın Bozulmasının Taraflarda Değişik Şiddet
ve Ölçülerde de Olsa Üzüntü Yaratması ve Menfaatleri Haleldar Etmesi Doğal
Olduğu - Doğal Olan Bu Üzüntü ve Menfaat İhlali Manevi Tazminata Esas
Alınamayacağı )
• KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRI ( Nişanın Bozulması Nedeniyle Manevi Tazminat
Talebinin Kabulü İçin Gerektiği )
4721/m.24,121
ÖZET : Dava manevi tazminat talebidir. Bir nişanın bozulmasının,
taraflarda değişik şiddet ve ölçülerde de olsa üzüntü yaratması ve menfaatleri
haleldar etmesi doğaldır. Doğal olan bu üzüntü ve menfaat ihlali manevi
tazminata esas alınamaz. Çünkü kanun kişilik hakkının saldırıya uğramasını
aramaktadır. DAVA : Taraflar arasındaki "manevi tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Gerede Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 24.3.2005 gün ve 2004/311-2005/94 E.K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 6.10.2005 gün ve 7803-9629 sayılı ilamı ile,
( ...Davacı, hiçbir haklı gerekçe göstermeden nişanı bozan davalının başka köyden kız istettiği yönünde söylentiler çıkması nedeniyle kişilik hakları saldırıya uğradığından 10.000.000.000 TL. manevi tazminatın yasal faiziyle tahsilini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, 5.000.000.000 lira manevi tazminatın tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
TMK.nun 121. maddesine göre; "Nişanın bozulması yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir."
Bir nişanın bozulmasının, taraflarda değişik şiddet ve ölçülerde de olsa üzüntü yaratması ve menfaatleri haleldar etmesi doğaldır. Doğal olan bu üzüntü ve menfaat ihlali manevi tazminata esas alınamaz. Çünkü kanun kişilik hakkının saldırıya uğramasını aramaktadır.
Tanıkların beyanlarından tarafların kısa bir süre nişanlı kaldığı, davacının daha önce de nişanlanıp ayrıldığı ve bir ay sonra davalı ile nişanlandığı, köyde nişanın bozulmasının yeniden nasip çıkmasını etkilemediği anlaşılmaktadır.
O halde, her nişanlılık evlenme sonucunu doğurmayacağından, davalıya yüklenen kusur, tarafların, mali ve ekonomik durumları ile hak ve nesafet kuralları dikkate alındığında hükmedilen manevi tazminat miktarı çok yüksek bulunmuştur.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir... ( ,
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 20.09.2006 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
“”””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/10859
K. 2004/10509
T. 5.10.2004
• NİŞANIN BOZULMASI NEDENİYLE MANEVİ TAZMİNAT TALEBİ ( Kişilik Hakları
İhlal Edilmedikçe Sadece Üzüntü Duymanın Manevi Tazminat Nedeni Olmayacağı )
• MANEVİ TAZMİNAT TALEBİ ( Nişanın Bozulması Nedeniyle - Kişilik Haklarının
İhlal Edilmesi Şartı )
• KİŞİLİK HAKLARININ İHLAL EDİLMESİ ŞARTI ( Nişanın Bozulması Nedeniyle
Manevi Tazminata Hükmedilebilmesi İçin Üzüntü Duymanın Yeterli Olmaması )
• ÜZÜNTÜ DUYMANIN TEK BAŞINA MANEVİ TAZMİNAT İÇİN YETERLİ OLMAMASI (
Nişanın Bozulması Nedeniyle Manevi Tazminata Hükmedilmesi İçin Kişilik
Haklarının İhlal Edilmesi Şartı )
4721/m.121
ÖZET : Nişanının bozulması sonucu kişilik hakları saldırıya uğrayan
nişanlı, kusurlu olan nişanlıdan manevi tazminat isteyebilir. Nişanının
bozulması nedeniyle manevi tazminat isteyebilmek için kişilik haklarının
ihlali. terk edilen nişanlının şeref ve namus duygularının yaralanmış olması
veya çevreye karşı küçük düşmüş olması gerekir. Üzüntü duymak başlı başına
manevi tazminatı gerektirmez. Yerel mahkemece salt üzüntü nedeniyle manevi
tazminata karar verilmesi hatalıdır.
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2002/8288
K. 2002/9856
T. 16.9.2002
• NİŞANIN BOZULMASI ( Şahsen Fahiş Bir Surette Mutazarrır Olan Nişanlı
Manevi Tazminat İsteyebileceği - Terk Edilen Nişanlının Hayal Kırıklığı
Nedeniyle Uğradığı Elem Şeref ve Şöhretin İhlali Gibi Diğer Unsurlarla Bir
Arada Gerçekleşmiş Olması Gereği )
• MANEVİ TAZMİNAT ( Nişan Bozulmasından Şahsen Fahiş Bir Surette Mutazarrır
Olan Nişanlı Manevi Tazminat İsteyebileceği - Terk Edilen Nişanlının Hayal
Kırıklığı Nedeniyle Uğradığı Elem Şeref ve Şöhretin İhlali Gibi Diğer
Unsurlarla Bir Arada Gerçekleşmiş Olması Gereği )
• ŞEREF VE ŞÖHRETİN İHLALİ ( Nişanın Bozulması Terkedilen Nişanlının
Duygularını Ağır Şekilde Yaralamış Onu Çevresine Karşı Küçük Düşürmüş
İtibarının Zedelenmesine Sebebiyet Verilmiş İse Ancak O Zaman Manevi Tazminata
Karar Verileceği )
• ÜZÜNTÜ ( Tek Başına Manevi Tazminatı Gerektirmediği - Nişanın Bozulması )
4721/m.121
ÖZET : Nişan bozulmasından şahsen, fahiş bir surette mutazarrır olan
nişanlı manevi tazminat isteyebilmektedir. Terk edilen nişanlının hayal
kırıklığı nedeniyle uğradığı elem, şeref ve şöhretin ihlali gibi diğer
unsurlarla bir arada gerçekleşmiş olması gerekir. Üzüntü başlıbaşına tazminatı
gerektirmez. Çünkü herhangi bir şahsiyet değerinin ihlali ile ilgili değildir.
Buna karşın nişanın bozulması terkedilen nişanlının şeref ve haysiyet
duygularını ağır şekilde yaralamış, onu çevresine karşı küçük düşürmüş,
itibarının zedelenmesine sebebiyet verilmiş ise, ancak o zaman manevi tazminata
karar verilmelidir.
“””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””
Yargıtay'ın yerleşik
uygulamalarına göre; nişan yüzüğü dışında kalan tüm altın, takı ve ziynet
eşyaları mutad dışı hediye olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle nişanın
bozulması nedeniyle nişanlıların birbirlerine veya ana ve babanın ya da onlar
gibi davrananların diğer nişanlıya vermiş oldukları ziynet eşyaları verenler
tarafından geri istenebilir.
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2013/900
K. 2013/2605
T. 19.2.2013
• NİŞAN HEDİYELERİNİN İADESİ ( Nişanın Bozulması Halinde Alışılmışın
Dışındaki Hediyelerin Aynen Mevcut Değilse Mislen Geri Verileceği - Davalıya
Davacı Nişanlısı Tarafından Takıldığı Sabit Olan İki Adet Saatin de İadesine
Karar Verilmesi Gerektiği )
• MUTAD DIŞI NİŞAN HEDİYELERİ ( Nişan Yüzüğü Dışında Kalan Tüm Altın Takı
ve Ziynet Eşyalarının Mutad Dışı Hediye Olarak Kabul Edildiği/Davalıya Davacı
Nişanlısı Tarafından Takıldığı Sabit Olan İki Adet Saatin de İadesine Karar
Verilmesi Gerektiği - Nişan Hediyelerinin İadesi )
• NİŞANIN BOZULMASI ( Nişanlıların Birbirlerine Vermiş Oldukları
Alışılmışın Dışındaki Hediyelerin Geri İstenebileceği - Nişan Yüzüğü Dışında
Kalan Tüm Altın Takı ve Ziynet Eşyalarının Mutad Dışı Hediye Olarak Kabul
Edildiği/Davacı Tarafından Takıldığı Sabit Olan Saatlerin de İadesine Karar
Verilmesi Gerektiği )
4721/m.122
ÖZET : Dava, nişan hediyelerinin aynen, olmadığı takdirde bedellerinin
yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili istemine ilişkindir. T.M.K.nun 122. maddesine göre,
nişanlılık evlenme dışında bir sebepten sona ererse, nişanlıların birbirlerine
vermiş oldukları, alışılmışın dışındaki hediyeler geri istenebilir. Bu maddeye
göre, nişanın bozulması sebebiyle mutad dışı hediyelerin geri alınmasına dair davalarda
kusur aranmaz. Nişanın bozulması halinde alışılmışın dışındaki hediyeler aynen,
mevcut değilse mislen geri verilir veya karşılığı sebepsiz zenginleşme
kurallarına göre geri istenir. Yargıtay'ın yerleşik uygulamalarına göre, nişan
yüzüğü dışında kalan tüm altın, takı ve ziynet eşyaları mutad dışı hediye
olarak kabul edilmiştir. Öyle ise mahkemece, bu ilke ve esaslar gözetilerek
davalıya, davacı nişanlısı tarafından takıldığı sabit olan 2 adet saatin de
iadesine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı
şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.
“””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””
T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/1986
K. 2013/1908
T. 7.2.2013
• ÇEYİZ VE ZİYNET EŞYASI BEDELİNDEN OLUŞAN TAZMİNAT ( Davacı Evi Son Terk
Ettiği Tarih İtibariyle Davaya Konu Ziynet Eşyasının Götürülmesine Engel
Olunduğunu ve Zorla Elinden Alındığını ve Daha Önce de Götürme Fırsatı Elde
Edemediğini İspat Edemediğinden İstemin Reddi Gereği )
• İSPAT YÜKÜ ( Davacı Davaya Konu Ziynet Eşyasının Varlığını ve Evi Terk
Ederken Bunların Zorla Elinden Alındığını ve Götürülmesine Engel Olunduğunu ve
Evde Kaldığını İspat Yükü Altında Olduğu )
• ZİYNET EŞYALARIYLA İLGİLİ TALEP ( Davacı Evi Son Terk Ettiği Tarih
İtibariyle Davaya Konu Ziynet Eşyasının Götürülmesine Engel Olunduğunu ve Zorla
Elinden Alındığını ve Daha Önce de Götürme Fırsatı Elde Edemediğini İspat
Edemediğinden İstemin Reddi Gereği )
• MANEVİ TAZMİNAT ( Davacı Gayri Resmi Evliliğin Gerçekleştiği Tarihte
Reşit ve Mümeyyiz Olduğu - Resmi Nikah Olmaksızın Kendi İradesiyle Evlenmeyi
Kabul Ettiği/Buna Rağmen Evlilik Vaadiyle Kandırıp Kızlığını Bozduğu İddiasıyla
Manevi Tazminat İsteminde Bulunamayacağı )
• RESMİ NİKAH OLMAKSIZIN EVLENME ( Davacı Gayri Resmi Evliliğin
Gerçekleştiği Tarihte Reşit ve Mümeyyiz Olduğu - Resmi Nikah Olmaksızın Kendi
İradesiyle Evlenmeyi Kabul Ettiğinden Evlilik Vaadiyle Kandırıp Kızlığını
Bozduğu İddiasıyla Manevi Tazminat İsteyemeyeceği )
• KIZLIĞIN BOZULMASI NEDENİYLE MANEVİ TAZMİNAT ( Davacı Resmi Nikah
Olmaksızın Kendi İradesiyle Evlenmeyi Kabul Ettiğinden Evlilik Vaadiyle
Kandırıp Kızlığını Bozduğu İddiasıyla İsteyemeyeceği - Davacı Gayri Resmi
Evliliğin Gerçekleştiği Tarihte Reşit ve Mümeyyiz Olduğu )
4721/m.6,122
ÖZET : Dava, çeyiz ve ziynet eşyası bedelinden oluşan maddi ve manevi
tazminat istemine ilişkindir. Davacı, davaya konu ziynet eşyasının varlığını,
evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel
olunduğunu, evde kaldığını, ispat yükü altındadır. Olayda, davacı dava
dilekçesinde evi terkederek abisinin evine gittiğini beyan etmiş, evi son terk
ettiği tarih itibariyle davaya konu ziynet eşyasının götürülmesine engel
olunduğunu ve zorla elinden alındığını, daha önce de götürme fırsatı elde
edemediğini ispat edememiştir. Bu kapsamda ziynet eşyalarıyla ilgili talebin
reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru
görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir. Yasalarımız manevi tazminat verilebilecek olguları sınırlamıştır. Bunlar kişinin ve ailenin onur ve saygınlığına yönelik suçlar, kişilik değerlerinin zedelenmesi, isme saldırı, nişan bozulması, evlenmenin feshi, babalığın benimsenmemesi, bedensel zarar ve öldürmedir. Davacı, gayri resmi evliliğin gerçekleştiği tarihte reşit ve mümeyyizdir. Resmi nikah olmaksızın kendi iradesiyle evlenmeyi kabul etmiştir. Buna rağmen evlilik vaadiyle kandırıp kızlığını bozduğu iddiasıyla manevi tazminat isteminde bulunamaz.
DAVA : Davacı Ö. Ö. tarafından, davalı S. Ç. aleyhine 22.6.2010 gününde verilen dilekçeyle tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 16.6.2011 tarihli kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan raporla dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : 1- )Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2- )Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince;
a- )Dava, çeyiz ve ziynet eşyası bedelinden oluşan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece istemin kısmen kabulüne karar verilmiş, karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalıyla düğün yaparak gayri resmi olarak evlendiklerini, aradan geçen sürede davalının resmi nikah yapmadığı gibi kendisini kapı dışarı etmekle tehdit ettiğini, bu sebeple kaçarak abisinin evine gittiğini, evlendiklerinde babası tarafından yapılan ziynet eşyalarının bedeliyle, evlilik vaadiyle kandırılıp kızlığının bozulması sebebiyle manevi tazminat isteminde bulunduğunu beyan etmiştir.
Davalı cevabında, davacının ziynet eşyalarını alarak evden ayrıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; gayri resmi evlilik sonucu davacının kızlığının bozulduğu, Medeni Kanun'un 122. maddesi gereğince nişanlanmanın sona ermesi halinde, hediyelerin geri verilmesinin zorunlu olduğu gerekçesi ile tüm istemler yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesi hükmü uyarınca, kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü, hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan, ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse, iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.
Davacı kadın, davaya konu edilen ziynet eşyasının davalıda kaldığını ileri sürmüş, davalı ise onun tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Hayat deneyimlerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması. muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla, bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz.
Diğer taraftan, ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle, evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi, evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak, normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir.
Davacı, davaya konu ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını, ispat yükü altındadır.
Olayda, davacı dava dilekçesinde evi terkederek abisinin evine gittiğini beyan etmiş, evi son terk ettiği tarih itibariyle davaya konu ziynet eşyasının götürülmesine engel olunduğunu ve zorla elinden alındığını, daha önce de götürme fırsatı elde edemediğini ispat edememiştir. Bu kapsamda ziynet eşyalarıyla ilgili talebin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
b- )Bir kişinin fiziki, sosyal ve duygusal kişilik değerlerine iradesi dışı saldırma sonucu meydana gelen eksilme ve kayıplar manevi zararı oluşturur. Bu tür kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse, manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir. Yasalarımız manevi tazminat verilebilecek olguları sınırlamıştır. Bunlar kişinin ve ailenin onur ve saygınlığına yönelik suçlar, kişilik değerlerinin zedelenmesi, isme saldırı, nişan bozulması, evlenmenin feshi, babalığın benimsenmemesi, bedensel zarar ve öldürmedir.
Davacı, gayri resmi evliliğin gerçekleştiği tarihte reşit ve mümeyyizdir. Resmi nikah olmaksızın kendi iradesiyle evlenmeyi kabul etmiştir. Buna rağmen evlilik vaadiyle kandırıp kızlığını bozduğu iddiasıyla manevi tazminat isteminde bulunamaz. Mahkemece manevi tazminat isteminin de reddine karar vermek gerekirken, yazılı şekilde kısmen kabul edilmiş olması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarda ( 2/a-b ) sayılı bentte gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, diğer temyiz itirazlarının ilk bentte gösterilen sebeple reddine ve peşin alınan harcın istenmesi halinde iadesine, 07.02.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
“”””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/12811
K. 2011/17817
T. 16.11.2011
• NİŞANIN BOZULMASI ( Hediyelerin Geri Alınması Davasında Kusur
Aranmayacağı Mutad Dışı Hediyelerin Aynen İade Edileceği - Aynen İade Mümkün
Değilse Karşılığının Sebepsiz Zenginleşme Kullarına Göre Geri Verilmesi Gereği
)
• NİŞANIN BOZULMASI NEDENİYLE HEDİYELERİN GERİ ALINMASI ( Hediyelerin Aynen
İadesi Aynen İade Mümkün Değilse Bedelinin Sebepsiz Zenginleşme Kuralına Göre
İadesi - Giymekle Kullanmakla Tüketilen Eskiyen Eşyaların İadesine Karar
Verilemeyeceği )
• MUTAD DIŞI HEDİYELERİN İADESİ ( Nişanın Bozulması Halinde Hediyelerin
Geri Alınması Davasında Kusur Aranmayacağı - Mutad Dışı Hediyelerin Aynen
İadesi Giymekle Kullanmakla Tüketilen Eskiyen Eşyaların İadesine Karar
Verilemeyeceği )
4721/m. 122
ÖZET : Nişanın bozulması sebebiyle hediyelerin geri alınması istemine
dair davalarda kusur aranmaz. Mutad dışı hediyeler ise aynen iade edilir. Aynen
iade mümkün değil ise, karşılığı olan bedel sebepsiz zenginleşme kurallarına
göre geri verilir.Kural olarak giymekle, kullanılmakla eskiyen ve tüketilen (
elbise, ayakkabı, kuaför gideri, pasta, meyve suyu vs, gibi ) eşyaların
iadesine karar verilemez. DAVA : Taraflar nişanın bozulması sebebiyle maddi ve manevi tazminat istemişlerdir. Mahkemece asıl ve karşı davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm taraflar avukatı tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalıyla Ekim 2009 tarihinde nişanlandığını, ancak davalının kusuruyla nişanın bozulduğunu, nişanda takılan ziynetlerle nişanda yaptığı masraflar sebebiyle 5.640,00 TL maddi, 5.000,00 TL manevi tazminat isteminde bulunmuştur. Davalı ise karşı davayla nişanın davacının kusuruyla bozulduğunu, nişan sebebiyle yaptığı 9.445,00 TL maddi, 5.000,00 TL manevi tazminatın tahsilini karşı davalıdan istemiştir. Mahkemece, tarafların karşılıklı güvensizlik sebebiyle nişanı sona erdirdikleri ve nişanın bozulmasında eşit oranda kusurlu olmaları sebebiyle dava ve karşı davanın reddine karar verilmiştir. Karar taraflarca temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının tüm, davacının sair temyiz itirazları yerinde değildir.
TMK'nun 122 nci maddesine göre nişanın bozulması sebebiyle hediyelerin geri alınması istemine dair davalarda kusur aranmaz. Mutad dışı hediyeler ise aynen iade edilir. Aynen iade mümkün değil ise, karşılığı olan bedel sebepsiz zenginleşme kurallarına göre geri verilir.
Kural olarak giymekle, kullanılmakla eskiyen ve tüketilen ( elbise, ayakkabı, kuaför gideri, pasta, meyve suyu vs, gibi ) eşyaların iadesine karar verilemez.
Nişan hediyelerinin mutad sayılabilmesi, yöresel örf ve adete göre verilen hediyelerden olması yanında maddi değerinin de gününü koşullarına göre fahiş olmayan hediyelerden bulunmasına bağlı olup bu fahişlik olgusu da daha çok tarafların mali ve sosyal durumlarıyla ölçülmelidir. Nişanlının mali gücünü aşarak verdiği hediyenin onun yönünden mutat sayılması ve fahiş olmayacağının kabulü düşünülemez. Aksi halde, hediye verilen nişanlının haksız zenginleşmesine yol açılmış olur.
Yerleşik Yargıtay Uygulamalarına göre de altın ve ziynet eşyası mutad hediye kapsamında olmayıp iadesi gereken hediyeler olarak değerlendirilmektedir.
Açıklanan sebeplerle davaya konu nişan hediyesi olan bilezik ve takılar niteliği itibariyle mutad olmayıp iadesi gerektiğinden davacının altınlara yönelik maddi tazminat isteminin kabulüne karar verilmesi gerekirken reddi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün
“”””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/2322
K. 2011/11266
T. 28.6.2011
• NİŞAN HEDİYELERİNİN İADESİ (Evli Kişinin Nişanlanması Söz Konusu
Olamayacağından Nişan Töreninin Hukuki Bir Karşılığı Bulunmadığı - Eylemin
Haksız Fiil Niteliğinde Olduğu Davanın Aile Mahkemesinde Değil Genel Görev
Kuralına Göre Görevli Mahkemede Bakılması Gereği )
• EVLİ KİŞİNİN NİŞANLANMASI (Hukuken Mümkün Olmadığından Nişan Hediyesi
Olarak Verilen Şeylerin İadesinin Haksız Fiil Niteliğinde Değerlendirilmesi
Gereği - Evli Kişinin Nişanlanması Sözkonusu Olamayacağından Verilen
Hediyelerin İadesi Davasının Genel Görev Kuralına Göre Belirlenecek Mahkemede
Bakılması Gereği )
• GÖREVLİ MAHKEME (Evli Kişinin Nişanlanması Sözkonusu Olamayacağından
Verilen Hediyelerin İadesi Davasının Aile Mahkemesinin Görevinde Olmadığı -
Eylem Haksız Fiil Olarak Değerlendirilip Görevli Mahkemenin Genel Görev
Kuralına Göre Belirlenmesi Gereğİ )
4721/m. 122
ÖZET : Evli bir kişinin nişanlanması söz konusu olamayacağından,
yapılan nişan töreni hukuki anlamda bir şey ifade etmez.Bu tip durumlarda,
eylemin haksız fiil niteliğinde olduğu ve nişan kapsamında
değerlendirilemeyeceği vurgulanıp, davanın aile mahkemesinde değil, genel
mahkemelerde (değere göre Asliye veya Sulh Mahkemelerinde )bakılıp
sonuçlandırılması gerektiği şeklindedir.
“””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/6843
K. 2005/7705
T. 11.7.2005
• NİŞANIN HAKSIZ BOZULMASI ( Nişan Hediyeleri İle Altın Ve Ziynet
Eşyalarının İadesi Talebi - Mutad Dışı Hediye Olarak Nitelendirildiğinden Kabul
Edileceği/Davalı Nişanlının Haksız İktisabının Korunamayacağı )
• NİŞAN HEDİYELERİ İLE ALTIN VE ZİYNET EŞYALARININ İADESİ TALEBİ ( Mutad
Dışı Hediye Olarak Nitelendirildiğinden Talebin Kabul Edileceği - Davalı
Nişanlının Haksız İktisabının Korunamayacağı )
• SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME ( Nişan Hediyeleri İle Altın Ve Ziynet Eşyalarının
İadesi Talebi - Mutad Dışı Hediye Olarak Nitelendirildiği/Davalı Nişanlının
Haksız İktisabının Korunamayacağı )
• HAKSIZ İKTİSAP ( Nişan Hediyeleri İle Altın Ve Ziynet Eşyalarının İadesi
Talebi - Mutad Dışı Hediye Olarak Nitelendirildiği/Davalı Nişanlının Haksız
İktisabının Korunamayacağı )
743/m. 86
4721/m. 122
ÖZET : Nişan hediyelerinin iadesi davalarında, kullanılmakla eskiyen
ya da tüketilen eşyalar mutat hediye kabul edilmektedir. Altın ve ziynet
eşyaları ise mutad dışı hediye olarak nitelendirilmektedir. Nişanlıya verilen
altın ve ziynet eşyaları yönünden davanın kabulü gerekirken yazılı gerekçe ile
davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir. Aksinin kabulü davalı nişanlının
haksız zenginleşmesinin kabulü anlamına gelir ki hukuken haksız iktisap
korunamaz.
“””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/5137
K. 2005/5414
T. 16.5.2005
• NİŞANIN BOZULMASI NEDENİYLE TAKILARIN AYNEN İADESİ ( Nişan Töreninde
Takılan ve Bilirkişi Tarafından Vasfı ve Bedeli Tesbit Edilen Takıların Aynen
İadesine Mümkün Olmadığı Takdirde Bedeline Hükmedilmesi Gerektiği )
• TAKILARIN AYNEN İADESİ İSTEMİ ( Hediyelerin Geri Alınması İstemine
İlişkin Davalarda Kusur Aranmadığı - Vasfı ve Bedeli Tesbit Edilen Takıların
Aynen İadesine Mümkün Olmadığı Takdirde Bedeline Hükmedilmesi Gerektiği )
• HEDİYELERİN GERİ ALINMASI İSTEMİ ( Nişanın Bozulması Nedeniyle - Bu
Davalarda Kusur Aranmadığı - Vasfı ve Bedeli Tesbit Edilen Takıların Aynen
İadesine Mümkün Olmadığı Takdirde Bedeline Hükmedilmesi Gerektiği )
4721/m.122
ÖZET : Dava dilekçesinde nişanın bozulması nedeniyle takıların aynen
iadesi olmadığı takdirde bedelinin tahsili istenilmiştir. Nişanın bozulması
nedeniyle hediyelerin geri alınması istemine ilişkin davalarda; TMK'nun 122.maddesine göre kusur
aranmamaktadır. Nişan töreninde takılan ve bilirkişi tarafından vasfı ve bedeli
tesbit edilen takıların aynen iadesine, mümkün olmadığı takdirde bedeline
hükmedilmesi gerekirken, nişanın bozulmasında davacı tarafın kusurlu olduğundan
bahisle davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
“”””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/1117
K. 2005/1395
T. 17.2.2005
• NİŞAN HEDİYELERİ ( Mutad Olan Hediyelerin Geri İstenemeyeceği - Mutaddan
Amacın Hediyenin Örf ve Adete Göre Verilmesi ve Maddi Değerinin Günün
Koşullarına Göre Fahiş Olmamasını Gerektirdiği )
• MUTAD NİŞAN HEDİYELERİ ( Mutaddan Amacın Hediyenin Örf ve Adete Göre
Verilmesi ve Maddi Değerinin Günün Koşullarına Göre Fahiş Olmamasını
Gerektirdiği - Davaya Konu Edilen Altınların İadesi Gereği )
• NİŞANIN BOZULMASI ( Nişanlıların Birbirlerine Verdikleri Hediyeleri Geri
İsteyebilecekleri - Mutad Olan Hediyelerin Geri İstenemeyeceği )
4721/m.122
ÖZET : TMK.'nun 122. maddesine göre nişanlıların birbirlerine
verdikleri hediyeleri geri isteme yetkileri vardır. Yine aynı maddenin açık
olan hükmüne göre mutad olan nişan hediyeleri geri istenemez. Nişan davasında mutaddan amaç; hediyenin örf ve adete göre verilmesi ve de maddi değerinin günün koşullarına göre fahiş olmamasını gerektirir. Davaya konu edilen altınlar ise mutad eşyalar kapsamında değildir.
“””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/13785
K. 2004/13931
T. 16.12.2004
• NİŞANIN BOZULMASI ( Alışılmışın Dışındaki Hediyelerin Aynen Mevcut Değil
İse Karşılığı Olan Bedelin Sebepsiz Zenginleşme Kurallarına Göre Geri Verilmesi
Gereği )
• NİŞAN HEDİYELERİNİN MUTAD SAYILABİLMESİ ( Yöresel Örf ve Adete Göre
Verilen Hediyelerden Olması Yanında Maddi Değerinin de Tarafların Mali ve
Sosyal Durumları İle Ölçülmesi )
• SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME ( Nişanın Bozulması/Geri Verilmesi Talebi -
Nişanlının Mali Gücünü Aşarak Verdiği Hediyenin Diğerinin Haksız
Zenginleşmesine Yol Açacağı )
4721/m.122
ÖZET : Nişanın bozulması halinde, alışılmışın dışındaki hediyeler
aynen mevcut değil ise, karşılığı olan bedel, sebepsiz zenginleşme kurallarına
göre geri verilir. Nişanlının mali gücünü aşarak verdiği hediyenin onun
yönünden mutad sayılması ve fahiş olmayacağının kabulü düşünülemez. Aksi halde,
hediye verilen nişanlının haksız zenginleşmesine yol açılmış olur.
“”””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/7303
K. 2004/7634
T. 6.7.2004
• NİŞAN HEDİYELERİNİN İADESİ ( Aynen İade İstemi/Altın Cep Telefonu ve Kol
Saati - Her Zaman Temini Mümkün Olan Misli Eşyalar/Fahiş Masraf Gerektirmediği
Aynen Tazmine Karar Verilmesi Gereği )
• AYNEN İADE İSTEMİ ( Nişan Hediyeleri/Altın Cep Telefonu ve Kol Saati -
Fahiş Masraf Gerektirmediği Aynen Tazmine Karar Verilmesi Gereği/Her Zaman
Temini Mümkün Olan Misli Eşyalar )
• MİSLİ EŞYALAR ( Nişan Hediyelerinin Aynen İade İstemi - Fahiş Masraf
Gerektirmediği Aynen Tazmine Karar Verilmesi Gereği/Altın Cep Telefonu ve Kol
Saati )
818/m. 43
4721/m. 122
ÖZET : Dava, nişan hediyelerinin aynen, mümkün olmadığı takdirde
bedelinin tahsili talebine ilişkindir. Aynen tazmin, misli eşyalarda uygulanır.
Dava konusu hediyeler altın, cep telefonu ve kol saati olduğuna göre her zaman
temini mümkün olan misli eşyalardandır ve davalı da aynen iadeye hazır olduğunu
belirtmiştir. Bu durumda, davacı öncelikle aynen iadeyi istediğine göre mahkemece aynen iadeye karar verilmesi gerekirken hediyelerin dava tarihindeki değerine hükmedilmesi doğru görülmemiştir.
****************************************************************************************************************
Anayasa
Mahkemesi'nin kadının soyadına ilişkin 2013/2187 başvuru numaralı ve 19.12.2013
tarihli kararı için bkz.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2014/20471
K. 2015/8704
T. 28.4.2015
• EVLİ KADININ BEKARLIK SOYADINI
KULLANABİLMESİ (Davacının Mesleki ve Sosyal Yaşam Ortamı Bakımından
Tanınabilirliği Sebebiyle Evlendikten Sonra da Önceki Soyadını Kullanmakta
Hukuki Yararı Olduğu - Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Tanıdığı
Uluslararası Sözleşmeler İle de Davacının Evlendikten Sonra Önceki Soyadını
Kullanma Hakkının Korunduğu/ Evli Davacının Bekarlık Soyadını Kullanabileceği)
• EVLENMEKLE EDİNİLEN SOYADININ
İPTALİ TALEBİ (4721 S.K. Hükümlerinin Kadının Kocasının Soyadı Yerine Kendi
Soyadını Kullanmasına Engel Olduğu - Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Tanıdığı
Uluslararası Sözleşmelerde Kadının Soyadını Seçme Hakkının Temel Bir Hak Olarak
Belirlendiği/Uluslararası Sözleşme Hükümleri Esas Alınarak Kadının Evlenmeden
Önceki Soyadını Kullanmasına İmkan Sağlanacağı)
• KADININ SOYADINI SEÇME HAKKI (Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Tanıdığı Uluslararası Sözleşmelerde Kadının
Soyadını Seçme Hakkının Temel Bir Hak Olarak Belirlendiği - Yürürlüğe Konmuş
Uluslararası Anlaşmalara Kanun Gücü Verildiği/Evli Kadının Evlenmeden Önceki
Soyadını Kullanabileceği)
• CİNSİYETE BAĞLI AYRIMCILIK
YAPILAMAMASI (Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Tanıdığı Uluslararası Sözleşmeler
İle de Davacının Evlendikten Sonra Önceki Soyadını Kullanma Hakkının Korunduğu
- Cinsiyet de Dahil Olmak Üzere Hiçbir Ayrım Yapılmaması Gerektiği/Evli
Davacının Bekarlık Soyadını Kullanabileceği)
• YÜRÜRLÜĞE KONULMUŞ ULUSLARARASI
ANLAŞMALARA KANUN GÜCÜ VERİLMESİ (Usulüne Göre Yürürlüğe Konulmuş Uluslararası
Anlaşmalar Hakkında Anayasaya Aykırılık İddiasıyla Anayasa Mahkemesine
Başvurulamayacağı - Uluslararası Sözleşmeler İle Yasaların Aynı Konuda Farklı
Hükümler İçermesi Sebebiyle Çıkabilecek Uyuşmazlıklarda Uluslararası Sözleşme
Hükümlerinin Esas Alınacağı)
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi/m. 8, 14
Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi
Uluslararası Sözleşmesi/m. 16
ÖZET : Davacı, evlenmekle edindiği soyadının iptaliyle kendi
soyadının kullanmasına karar verilmesine talep ve dava etmiştir.
Türk Medeni Kanunu' nda kadının evlenmekle kocasının
soyadını alacağı, ancak kocasının soyadı önünde önceki soyadını da
kullanabileceğini düzenlemiştir. Avrupa İnsan Hakları sözleşmesi ile de üye
devletler herkesin özel ve aile hayatına saygı gösterilmesini, demokratik bir
toplumda zorunlu olmadıkça bu hakların kullanılmasına müdahale etmemeyi,
Sözleşmeyle tanınan hak ve özgürlükten yararlanmanın cinsiyet de dahil olmak
üzere hiçbir ayrımcılık yapılmadan sağlanmasını taahhüt etmişlerdir. Kadınlara
Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi ile de Türkiye
Cumhuriyeti devleti insan hakları ve temel özgürlüklerin kadınla erkek
eşitliğine dayalı olarak kullanılmasını, bunlardan yararlanılmasını engelleyen
veya ortadan kaldıran veya bunu amaçlayan cinsiyete bağlı bir ayrım
yapılmamasını, kadın ve erkek eşitliği ilkesini yasalarına dahil etmeyi, kadın
haklarının erkeklerle eşit temelde himayesini, kadınlara karşı herhangi bir
ayrımcı hareket yapılmasından kaçınmayı, kadınlara karşı ayrımcılık oluşturan
mevzuatın değiştirilmesini ve kadına evlenmede erkeklerle eşit hak sağlanmayı,
bu arada aile adını, mesleğinin seçimini eşit olarak sağlamayı yükümlenmiştir.
Yürürlüğe konulmuş uluslararası anlaşmalara kanun gücü verilmiş, bunlar
hakkında anayasaya aykırılık iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurulamayacağı,
usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere dair uluslararası
sözleşmelerle yasaların aynı konuda farklı hükümler içermesi sebebiyle
çıkabilecek uyuşmazlıklarda uluslararası sözleşme hükümlerinin esas alınacağı
hükmü getirilmiştir.
Davacı evlendikten sonra da kocasının soyadı yerine
önceki soyadını kullanmak istemektedir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 187. maddesi davacının bu hakkını kullanmasına engeldir.
Oysa Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın
Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi ve bunlara bağlı ek protokoller kadının
soyadını seçme hakkını bir temel hak olarak belirlemiş ve üye devletler kadının
bu hakkını kullanmasına olanak sağlamayı taahhüt etmişlerdir.
Davacının mesleki ve sosyal yaşam ortamı bakımından
tanınabilirliği sebebiyle evlendikten sonra da önceki soyadını kullanmakta
hukuki yararı olduğu gibi Türkiye Cumhuriyeti Devletinin tanıdığı Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi
Uluslararası Sözleşmesi, bunlara bağlı protokol ve tavsiye kararları hükümleri
ile de davacının evlendikten sonra önceki soyadını kullanma hakkının korunması
nedeniyle davanın kabulüyle evli davacının bekarlık soyadını kullanmasına karar
verilmiştir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda
mahalli mahkemece verilen, yukarda tarihi ve numarası gösterilen hüküm
davalılardan Nüfus İdaresi tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği
görüşüldü:
KARAR VE SONUÇ : Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle
yasaya uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık
görülmemesine göre, yerinde bulunmayan temyiz isteğinin reddiyle usul ve yasaya
uygun olan hükmün ONANMASINA, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde
karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile, 28.4.2015 tarihinde karar
verildi.
YEREL MAHKEME İLAMI
T.C.
ANKARA
11. AİLE MAHKEMESİ
ESAS NO : 2012/1392
KARAR NO : 2014/824
KARAR TARİHİ : 10/06/2014
DAVA : Davacı vekili 16.10.2012 tarihli dava
dilekçesinde, müvekkilinin doçent doktor sıfatıyla ... Üniversitesinde İngiliz
Dili ve Edebiyatı Amerikan Kültürü ve Edebiyatı Bölümlerinde ders veren bir
akademisyen olduğunu, müvekkilinin geçmişinin başarılarla dolu olduğunu,
uluslararası düzeyde makalelerinin bulunduğunu, ilk kitabını dünyanın en ünlü
akademik yayınevlerinden biri olan "Oxford Üniversitesi Yayınevi"
aracılığıyla piyasaya sürdüğünü, anadili İngilizce olmadığı halde
Anglo-Amerikan edebiyatı alanında dünya çapında kendine yer edinen nadir bilim
insanlarından biri olduğunu, müvekkilinin bu akademik çalışma ve yayınlarını
kendi soyadı olan "Ç..." ile verdiğini, edebiyat ve bilim alanında bu
soyadıyla tanındığını, müvekkilinin Prof. Dr. A. Ç...'un tek çocuğu olup
ailesinin soy ismini kendisinden sonra devam ettirecek bir varisinin de
bulunmadığını, ... Üniversitesinde Kültürler, Uygarlıklar ve Fikirler adlı
programda yardımcı doçent sıfatıyla öğretim üyesi olan W. N. C. ile 7.7.2012
tarihinde evlendiğini, evlendikten sonra kendi soyadının yanında
"C..." soyadını kullanmak zorunda kaldığını, soyadının değişmesinin
akademik kariyeri ve mesleğinde bir takım zorluklarla karşılaştığını, müvekkilinin
kadın olarak bir birey olduğunu ve soyadı gibi kişiye sıkı sıkıya bağlı
devredilmez bir kişilik hakkının kullanım hakkına haiz olduğunu, bu hakkın
kullanılmasının Anayasanın ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin vazgeçilmez
bir unsuru olduğunu belirterek, müvekkilinin evlenmekle edindiği
"C..." soyadının iptaliyle kendi soyadı olan "Ç..."u
kullanmasına karar verilmesine talep ve dava etmiştir.
Dahili davalı W. N. C. 12.3.2013 tarihli duruşmadaki
beyanında, davacı eşi tarafından açılan kendi kızlık soyadını kullanmasına dair
davayı kabul ettiğini belirtmiştir.
Davalı Nüfus İdaresine ve Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığına tebligat yapılmasına karşın davaya karşı bir cevap
vermemişlerdir.
KARAR : Davacıya ait nüfus aile kayıt tablosu
getirtilmiş, davacının Amerika Birleşik Devletleri uyruklu W. N. C. isimli
kişiyle evli olduğu, evlendiği kişinin soyadı yanında önceki soyadını da
kullandığı görülmüştür.
Nüfus idaresi davada hasım gösterilmiş ise de esasen
bu dava Nüfus Hizmetleri Kanunundan değil Türk Medeni Kanununun 187. maddesi
uygulamasından kaynaklanan bir davadır.
Anayasanın 10. maddesi kadın ve erkek arasındaki
eşitliğe, 41. maddesi ise eşler arasındaki eşitliğe yer vermiştir.
Türk Medeni Kanununun 187. maddesi kadının evlenmekle
kocasının soyadını alacağını, ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus
idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da
kullanabileceğini düzenlemiştir.
Avrupa İnsan Hakları sözleşmesinin 8 ve 14. maddeleri
ile de üye devletler herkesin özel ve aile hayatına saygı gösterilmesini,
demokratik bir toplumda zorunlu olmadıkça bu hakların kullanılmasına müdahale
etmemeyi, Sözleşmeyle tanınan hak ve özgürlükten yararlanmanın cinsiyet de
dahil olmak üzere hiçbir ayrımcılık yapılmadan sağlanmasını taahhüt
etmişlerdir.
Bu taahhüt AİHM'nin zorunlu yetkisini tanımayı ve
mahkemenin kararlarıyla bağlı olmayı da içermektedir.
Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi
Uluslararası Sözleşmesi ile de Türkiye Cumhuriyeti devleti insan hakları ve
temel özgürlüklerin kadınla erkek eşitliğine dayalı olarak kullanılmasını,
bunlardan yararlanılmasını engelleyen veya ortadan kaldıran veya bunu amaçlayan
cinsiyete bağlı bir ayrım yapılmamasını, kadın ve erkek eşitliği ilkesini
yasalarına dahil etmeyi, kadın haklarının erkeklerle eşit temelde himayesini,
kadınlara karşı herhangi bir ayrımcı hareket yapılmasından kaçınmayı, kadınlara
karşı ayrımcılık oluşturan mevzuatın değiştirilmesini ve bu arada sözleşmenin
16. maddesiyle de kadına evlenmede erkeklerle eşit hak sağlanmayı, bu arada
aile adını, mesleğinin seçimini eşit olarak sağlamayı yükümlenmiş, ihtiyari ek
protokol ile de Sözleşme hükümlerine aykırı davranılması halinde Kadınlara
Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesine başvuru koşulunu kabul ve taahhüt etmiştir.
Diğer yandan Anayasanın 90. maddesiyle usulüne göre
yürürlüğe konulmuş uluslararası anlaşmalara kanun gücü verilmiş, bunlar
hakkında anayasaya aykırılık iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurulamayacağı,
usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere dair uluslararası
sözleşmelerle yasaların aynı konuda farklı hükümler içermesi sebebiyle
çıkabilecek uyuşmazlıklarda uluslararası sözleşme hükümlerinin esas alınacağı
hükmü getirilmiştir.
Davacı evlendikten sonra da kocasının soyadı yerine
önceki soyadını kullanmak istemektedir. Türk Medeni Kanununun 187. maddesi
davacının bu hakkını kullanmasına engeldir. Oysa Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi, Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası
Sözleşmesi ve bunlara bağlı ek protokoller kadının soyadını seçme hakkını bir
temel hak olarak belirlemiş ve üye devletler kadının bu hakkını kullanmasına
olanak sağlamayı taahhüt etmişlerdir.
Ayrıca Avrupa Konseyi Parlementerler Meclisi 28.4.1995
tarihli 1271 Sayılı tavsiye kararında evlilikte ortak bir soyadının seçiminde
eşler arasında tam bir eşitlik sağlamayı, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi ise
5.2.1985 tarihli 2 Sayılı tavsiyesinde eşlerden birinin kendi soyadını
değiştirerek diğerinin soyadını almasını yasal bir zorunluluk olmaktan çıkarılmasına
dair bir düzenleme yapılmasını önermektedir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 20.12.1995 tarihinde
yapılan bir başvuru üzerine 29865/96 başvuru numaralı Ünal-Tekeli davasında
16.11.2004 tarihinde verdiği kararla evlenen kadının kocasının soyadını almasına
dair hükümetin kocanın soyadı vasıtasıyla aile birliğini yansıtarak kamu
düzenini sağlamaya yönelik savunmasını ikna edici bir gerekçe olarak kabul
etmemiş, TMK.'nun 187. maddesiyle getirilen kocanın soyadı önünde kadının
önceki soyadını kullanma hakkını eşitlik ve ayrımcılığın ortadan
kaldırılmasında yeterli görmemiş, sonuç olarak aile birliğini ortak bir aile
ismi aracılığıyla yansıtma amacı söz konusu davada şikayet konusu olan
cinsiyete dayalı farklı muamele için yeterli bir gerekçe oluşturmadığına karar
vermiştir.
Davacı evlendikten sonra mesleki ve sosyal hayatta
tanınabilirliğine engel olunmaması bakımından kocasının soyadını kullanmak
istememektedir. Elbette ki tanınmasına dair olarak önceki soyadını kullanmakta
hukuki yararı vardır. Fakat asıl olarak yukarda bahsedildiği üzere Türkiye
Cumhuriyeti Devletinin taraf olduğu sözleşmenin de tanınan hakları kullanmak
tamamiyle davacının tercihindedir ve devletimiz de bu sözleşmeleri tanımak ve
yürürlüğe sokmak iradesiyle ve Anayasa'nın 90. maddesinde yapılan değişiklikle
davacının bu hakkını kullanmayı korumayı taahhüt etmiştir. Zikredilen
sözleşmeler kadının soyadını kullanmasına dair TMK.'nun 187. Maddesiyle çeliştiğine göre üstün norm niteliğinde
bulunan, Anayasa'ya aykırılığı ileri sürülemeyen bu sözleşme hükümlerinin
mahkememizde görülen davada uygulanması gerekir.
Nitekim Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru sonucu
baktığı 2013/2187 başvuru numaralı davada 19.12.20013 tarihinde oybirliğiyle
evli kadının önceki kendi adını kullanmasının engellenmesi sonucunu doğuran
kararla Anayasanın 17. maddesiyle güvence altına alınan manevi varlığın
korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır.
Anayasa Mahkemesi'nin 10.3.2011 tarih 2009/85-2011/49
Sayılı kararı yönünden bir değerlendirme yapacak olursak hemen söylemek gerekir
ki, Anayasa Mahkemesi'nin TMK'nun 187. maddesinin Anayasa'ya aykırı olmadığına dair bu
kararı bir tespit kararıdır. Zaten Anayasa'nın 90/son maddesindeki düzenleme de
iç hukuk kurallarıyla milletlerarası anlaşma hükümlerinin çatışması halinde
Anayasa'ya aykırı olsa dahi milletlerarası anlaşma hükümlerinin uygulanması
gerektiğine dairdir. Dolayısıyla eylemli olarak Anayasa Mahkemesinin, TMK'nun 187. maddesinin Anayasa'ya aykırı olmadığının
bağlayıcılığı ilkesi sadece bu yasa hükmüne hak ve özgürlüklerin kullanılmasını
engelleyici şekilde aykırı davranılması halinde söz konusu olabilecektir.
Bu bakımdan Anayasa Mahkemesi'nin iki kararı arasında
bir çelişkinin varlığından söz edilemez. Hatta uyumlu, bir birini tamamlayan
iki karar olduğu söylenebilir.
Netice itibariyle davacının mesleki ve sosyal yaşam
ortamı bakımından tanınabilirliği sebebiyle evlendikten sonra da önceki
soyadını kullanmakta hukuki yararı olduğu gibi Türkiye Cumhuriyeti Devletinin
tanıdığı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Kadınlara Karşı Her Türlü
Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi, bunlara bağlı protokol ve
tavsiye kararları hükümleri ile de davacının evlendikten sonra önceki soyadını
kullanma hakkının korunması nedeniyle" davanın kabulüyle evli davacının
bekarlık soyadını kullanmasına karar verilmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davanın kabulüyle ... ili, Merkez ilçesi, 15 Mayıs
Mah/köyü, C: ..., H: ...'te nüfusa kayıtlı A. ve H.'den olma, 13.1.19...
doğumlu, ... ... T. C. kimlik numaralı davacı A. Ç. C.'in evlenmekle edindiği
"C..." soyadının iptaliyle davacının sadece kendi kızlık soyadı olan
"Ç..." soyadını kullanmasına,
Alınması gerekli 4,05 TL harcın davacıdan tahsiliyle
hazineye irat kaydına.
Davalı Nüfus İdaresinin ve Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığının yasal hasım olması, davalı eşin ise davanın açılmasına
sebebiyet vermemesi sebebiyle davacı tarafından yapılan masrafların üzerinde
bırakılmasına,
Davacı vekili lehine vekalet ücreti takdirine yer
olmadığına,
Davacı tarafından yatırılan gider avansından
kullanılan ve karar tebliğ giderlerinden geriye kalan avansın karar
kesinleştiğinde ve istenmesi halinde davacıya iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının
yokluğunda HUMK.nun 432 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 15 gün
içinde temyiz için Yargıtay'a başvurma yolu açık olmak üzere verilen karar
açıkça okunup anlatıldı. 10.6.2014
*****************************************************************************************************************
2015-2016 BAHAR DÖNEMİ - ULUSLAR- MEDENİ HUKUK I DERS PLANI
19 ŞUBAT
-Medeni Hukuka Giriş & Temel
Kavramlar
- Kişiler Hukukuna Giriş
26 ŞUBAT
-Kişiliğin Başlangıcı ve Sona Ermesi
-Hak Ehliyeti
-Fiil Ehliyeti
4 MART
-Ad
-Hısımlık
-Yerleşim Yeri
-Kişiliğin Korunması
11 MART
-Tüzel Kişiler
18 MART
-Nişanlanma
6 NİSAN- MEDENİ HUKUK ARA SINAVI
15 NİSAN
-Evlenme
22 NİSAN
-Evlenme
29 NİSAN
-Boşanma
13 MAYIS
-Evlilik Birliğinin Genel Organizasyonu
-Aile Konutu
-Mal Rejimi
20 MAYIS
-Soybağı
27 MAYIS
-Velayet
-Vesayet
-Evlat Edinme
7 HAZİRAN- MEDENİ HUKUK FİNALİ
ÖNERİLEN KAYNAKLAR
Öğrenciler aşağıda herhangi bir önceliğe
tabi olmaksızın sıralanan kitaplar örnek olmak üzere diledikleri bir Medeni
Hukuk kitabını alabilirler. Bunun yanı sıra Medeni Hukuk I dersi için 2001
tarih ve 4721 sayılı bir Türk Medeni Kanunu edinilmesi önerilmektedir.
-Bilge Öztan, Medeni Hukukun Temel
Kavramları, Ankara 2015
-Ahmet Kılıçoğlu, Aile Hukuku, Ankara
2016
-Mustafa Dural/Suat Sarı, Türk Özel
Hukuku C. I Temel Kavramlar ve Medeni Kanunun Başlangıç Hükümleri, C. 7,
İstanbul 2012
-Mustafa Dural/Tufan Öğüz, Türk Özel
Hukuku C. II Kişiler Hukuku, İstanbul 2015
-Mustafa Dural/Tufan Öğüz/Mustafa Alper
Gümüş, Türk Özel Hukuku C. III Aile Hukuku, İstanbul 2015
-Aydın Zevkliler/Şeref Ertaş/Ayşe
Havutçu/Damla Gürpınar, Medeni Hukuk Temel Bilgiler, Ankara 2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder